- ağır sözler
- harsh words
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır vasıta — is. Motoru ağır yük veya birden fazla römork taşımak amacıyla güçlendirilmiş kamyon, tır vb., ağır araç Birleşik Sözler ağır vasıta ehliyeti … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır söylemek — acı, dokunaklı sözler söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
istediğini söyleyen istemediğini işitir — bir kimseye hakaret etmek, ağır sözler söylemek doğru değildir, o da ağır sözlerle karşılık verir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız kavgası — is. Karşılıklı ağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, ağız dalaşı, dil dalaşı, dil kavgası … Çağatay Osmanlı Sözlük
giydirmek — e 1) Giyme işini yaptırmak Derhâl hamama soktu, sırtına temiz bir elbise giydirip huzura çıkardı. H. Taner 2) mec. Ağır sözler söylemek, hakaret etmek Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller giydirip kuşatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarf etmek — 1) tüketmek, harcamak Kocalar sabahtan akşama çalışıyor fakat kendilerine beş para sarf edemiyorlar. H. E. Adıvar 2) kullanmak Ağır sözler sarf etti … Çağatay Osmanlı Sözlük
açtı ağzını, yumdu gözünü — öfkelenerek veya kızarak ağır sözler söyledi anlamında kullanılan bir söz Babam açtı ağzını, yumdu gözünü ... öyle şeyler söyledi ki ben burada mümkün değil tekrarlayamam. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateş yağdırmak — 1) ateşli silahlarla aralıksız mermi atmak 2) mec. çevresindekilere ağır sözler söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını açmak — 1) konuşmaya başlamak 2) ağır sözler söylemeye başlamak 3) alık alık bakmak 4) kesici aletleri keskin duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük